202006.01
2

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü WIPO’nun Pekin Sözleşmesi 28 Nisan 2020’de Yürürlüğe Girdi.

01.06.2020

Genel Olarak

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü WIPO’ya üye ülkelerin çoğunluğu arasında 26 Haziran 2012’de Pekin’de imzalanan “Görsel ve İşitsel İcraların Korunmasına İlişkin Pekin Anlaşması” 28 Nisan 2020’de yürürlüğe girdi. Anlaşma’yı onayan son ülke Endonezya, onamaya ilişkin resmî belgelerini WIPO Genel Sekreterliği’ne 28 Ocak 2020’de ulaştırdı. Anlaşma’nın 26. Maddesinde, Anlaşma’yı onayan veya Anlaşma’ya katılma yoluyla taraf olan ülke sayısının otuza ulaştığı tarihten itibaren üç ay sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmişti.

Pekin Anlaşması, “İcracı Sanatçılar, Fonogram Yapımcıları ve Yayın Kuruluşlarının Korunmasına Dair 1961 tarihli Roma Anlaşması”nda görsel-işitsel yapımlardaki icracı sanatçılara tanınan haklara ek olarak bazı koruyucu düzenlemeler ve yeni haklar içermektedir.

Anlaşma’nın amacı, başta icraların umuma iletim hakkı olmak üzere, görsel ve işitsel eserlerdeki icracı sanatçıların haklarını uluslararası alanda ortak bir koruma seviyesine çıkarmak ve icracı sanatçıların uzun vadede gelir elde etmesine imkân tanımak olarak belirtilmektedir. 

İcracılara Tanınan Haklar ve Temel Düzenlemeler

Anlaşma’nın 6. maddesinde icracıların, mali hak olarak nitelenen, icralarının tespiti ve tespitlerinin yayınlanması konularında münhasıran hak sahibi olacağı düzenlenmiştir. Devamında 7 ilâ 10. maddelerde, icracıların, tespit edilen icraları üzerinde çoğaltma, yayma, kiralama ve kablolu veya kablosuz yöntemlerle umuma dağıtımı konularında münhasıran hak sahibi olacağı belirtilmiştir.

Anlaşma’nın 11/1 maddesinde, icracıların, tespit edilen icralarının yayını ve umuma arzı konularında münhasıran hak sahibi olacağı düzenleniyor. Bununla birlikte maddenin ikinci fıkrasında taraf ülkelerin, ilk fıkrada düzenlendiği üzere umuma arz ve yayın konusunda icracılara münhasır haklar tanımak yerine icralarının kullanımı halinde icracıların adil bir ücrete hak kazanacağı yönünde bir hak tanıyabileceği düzenlenmektedir.

Yukarıda belirtilen hakların yanında Anlaşma’nın 5. maddesinde icracıların, canlı veya tespit edilen icraları üzerinde, icracı olarak belirtilme ve icralarının bozulması veya değiştirilmesini engelleme hakları, manevi haklar başlığı altında düzenleniyor.

Anlaşma’nın 12. maddesinde taraf ülkelerin, Anlaşma’nın 7 ilâ 11. maddelerde düzenlenen hakların, icracı tarafından icraların tespitine rıza gösterildiği takdirde, tespiti gerçekleştiren yapımcıya ait olacağı yönünde iç hukukta düzenleme yapabileceği belirtiliyor. Taraf ülkenin bu yönde düzenleme yapması halinde bahse konu rıza, icracı tarafından veya icracıyı temsile yetkili kişiler tarafından yazılı olarak verilebilecek. Madde’nin son fıkrasında ise icralar üzerindeki hakların yapımcıya devrinden bağımsız olarak, icraların her türlü kullanımı halinde icracının belirli bir ücrete hak kazanacağının Taraf ülkelerce düzenlenebileceği belirtiliyor.

Anlaşma’nın 13. maddesinde üye ülkelerin, eser sahiplerinin eserleri üzerindeki mali haklarına getirilen sınırlamaların, aynı şekilde icracıların haklarına da getirilebileceği düzenleniyor. Bu sınırlamalara, eserlerin yüz yüze eğitim ve öğretim maksadıyla temsili ve haber mahiyetinde olmak kaydıyla eserlerin bazı parçalarının işaret, ses ve görüntü nakline yarayan vasıtalara alınması örnek verilebilir.

Anlaşma’nın 14. maddesinde, icracılara tanınan hakların koruma süresinin en az 50 yıl olacak şekilde düzenlenmesi gerektiği belirtilmiştir.

Madde 15 ve 16 uyarınca ise üye ülkeler, Anlaşma’da sayılan hakların korunması ve icrası için gerekli hukuki başvuru yolları ve tedbirlerini etkin bir şekilde sağlamakla yükümlü olacaktır.

Anlaşma’nın Geçmişte Yapılan İcralara Etkisi

Anlaşma’nın 19. maddesinde, icracılara tanınan hakların, Anlaşma’nın yürürlüğe girdiği tarih itibariyle mevcut bulunan icralara da uygulanacağı düzenlenmektedir. Bu düzenleme gereğince yapımcılar, Anlaşma’nın yürürlüğe girdiği tarihten önceki icralar üzerinde madde 6 ilâ 11’de tanımlanan hakların kullanımı konusunda gerekli yetkileri devralmamış ise icraların gelecekteki kullanımları için icracılardan izin almaları gerekecektir.

Buna karşın madde 19/2 hükmüne göre üye ülkeler, WIPO Genel Sekreterliği’ne yapacakları bir bildirimle, bu hakların anlaşmanın bağlayıcılık kazandığı tarih itibariyle mevcut bulunan icralara uygulamama hakkına sahip bulunmaktadırlar.

Pekin Anlaşması’nın Geçmişte Yapılan Benzer WIPO Anlaşmaları ile Farkları

Eserlerin icraları üzerinde icracı sanatçıların hakları, 1961 tarihli Roma Anlaşması’nda asgari olarak düzenlenmiş olmakla birlikte o yıllarda henüz internet mecrası ortaya çıkmamıştı.

Görsel-işitsel eserlere ilişkin icraların, Youtube ve Netflix gibi dijital video platformları üzerinden isteğe bağlı yayın yöntemleri ile (Video on Demand) umuma iletimini kapsayan, “kişilerin seçtikleri yer ve zamanda icralara ulaşılmasını sağlamak suretiyle umuma iletimine izin vermek veya yasaklamak” hakkının düzenlenmesi bu sebeple, bir ihtiyaç olarak belirmemişti. Belirtilen hak, “umuma erişilebilir kılma hakkı” olarak da ifade edilmektedir.

Dolayısıyla umuma erişilebilir kılma hakkı konusunda Roma Anlaşması’nda düzenleme bulunmamaktaydı. Sanatçıların icralarının isteğe bağlı yayın yöntemlerini kullanan dijital mecralarda kullanımı ve icracı sanatçıların bu konuda sahip olduğu haklar, Pekin Anlaşması’nda düzenlenmiş ve bu konudaki hukuki boşluk giderilmiştir.

Roma Anlaşması’na ek olarak 1996 yılında imzalanan “WIPO İcralar ve Fonogramlar Anlaşması”, sadece müzik icraları üzerinde icracıların haklarını düzenlemekteydi. Bu anlaşmaya 2008 yılında Türkiye de katılım yoluyla taraf olmuştu. Ancak yukarıda belirtildiği üzere görsel ve işitsel icralar üzerinde icracı haklarının korunmasına ilişkin özel bir uluslararası bir anlaşma bulunmamaktaydı. Bu yönüyle Pekin Anlaşması, görsel ve işitsel icralar üzerinde icracı sanatçıların haklarını özel olarak düzenleyen, WIPO’nun ilk uluslararası anlaşması olma niteliğindedir.

Pekin Anlaşması’nı, 1996 tarihli İcralar ve Fonogramlar Anlaşması’ndan ayıran diğer bir yönü ise Anlaşma’nın taraf ülkelerin takdirine bağlı olarak iç hukuklarında geniş bir düzenleme alanı bırakmış olması. İcracı sanatçılara, icralarının kullanımı halinde makul bir ücret hakkı tanınması da her ne kadar Pekin Anlaşması’na göre taraf ülkelerin takdirine bağlı olsa da uygulamanın bu yönde gelişmesi halinde görsel ve işitsel eserlerde icracı sanatçıların icra ettikleri eserlerden uzun vadede gelir elde ederek ekonomik durgunluk dönemlerinden daha az etkileneceği düşünülmektedir.

Elbette mütekabiliyet ilkesi uyarınca icracıların haklarını daha geniş biçimde düzenleyen ülkeler, hakların daha dar düzenlendiği ülkelerde yapılan icralar açısından bu hakların uygulanmasını sınırlı tutabilecektir.

Pekin Anlaşması ile beraber, Roma Anlaşması’nda yer alan hak gruplarından, icracı sanatçılar ve fonogram yapımcıları ile ilgili düzenlemeler yapılmış ise de, Yayıncı kuruluşların hakları yönünden ise sözleşme çalışmaları halen devam etmekte olup henüz nihai bir metin oluşmuş değildir.

Türkiye’de İcracı Haklarının Korunması ve Anlaşma’nın Türk Hukuku’na Etkisi

Türkiye, WIPO’ya üye ülkeler arasında olmakla birlikte henüz Pekin Anlaşması’na taraf değildir.

Her ne kadar Türkiye Anlaşma’ya taraf olmasa da, Anlaşma’da, icracılara tanınan hakların 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“FSEK”) Madde 80/1-A’da icracı sanatçıların bağlantılı hakları arasında büyük ölçüde düzenlendiği ifade edilebilir. Nitekim Pekin Anlaşması’nda icracı sanatçılara tanınan umuma erişilebilir kılma  hakkı ve manevi haklar, 2001 yılında yapılmış olan değişikliklerden beri, FSEKm.80/1-A uyarınca icracı sanatçı hakları içerisinde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Bununla birlikte, Anlaşma’ya taraf olunması durumunda, yukarıda ayrıntılı olarak belirtilmeye çalışılan maddelerde belirtilen bazı hakların saklı tutulup tutulmamasına göre yeni düzenlemeler yapılması gerekebilecektir.